Popüler Yayınlar

29 Ekim 2015 Perşembe

Çocukluk Çağı Kekemeliği

                 
Kekemeliğin Tanımı

Kekemelik bireyin konuşmasının gerek akıcılık gerekse zamanlama yönünden yaşına uygun olmayan biçimde bozulmasıdır.
Her kekemelik bir diğerinden farklıdır. Ancak özelliklerini aşağıdaki gibi gruplamak mümkündür:

--Normal sayılamayacak şekilde seslerin, hecelerin, sözcüklerin ve cümlelerin tekrar edilmesi;p-p,..-.peki, ol-ol olmaz, ben de, ben-de ben de geleceğim… gibi.
--Sözcüklerin bitirilmeden bırakılması.
--Düzensiz solunum ve kararsız konuşmaya bağlı olarak sözcüklerde alışılmadık vurgulamaların ortaya çıkması: patlamalar gibi.
--Seslerin olağan dışı uzamaları    ffff fare gibi.
--Belli bir sesin çıkartılması ve konuşma sırasındaki gerginliğin atılmaması, nefesin engellenmesine ve tıkanmasına yol açar. Konuşmanın akıcılığı ve ritmi bozulmakla birlikte yüzde gerilim, kaş-göz oynatma, başın ani hareketleri, bütün bedende istenmeyen jestler gözlenebilir ve her ses birimi bu tıkanmalardan etkilenebilir.

Kekemelik Genellikle Hangi Yaşta Ortaya Çıkar?

Kekemelik genellikle dil gelişiminin erken dönemlerinde ortaya çıkar. (2-6 yaş).
Ancak okul çağında, nadiren yetişkinlikte de ortaya çıkabilmektedir. 
Erkek çocuklarında kızlardan 4-5 kat daha yüksek oranda görülmektedir, şiddeti ve sürekliliği de kız çocuklara göre fazladır.
Önceden düzgün konuşan çocuk birden veya yavaş yavaş kekelemeye başlar. Kekeleyen çocuk ilk hecede, belirli hecelerde, belirli sözcükler veya ilk sözcükte takılabilir. Çocuk kekelerken düzgün konuştuğu dönemler ve tekrar  kekelediği dönemler olmak üzere dalgalanmalar yaşayabilir.
En çok okulda, özellikle okurken, büyüklerin yanında ve heyecan, öfke gibi yoğun duygu durumları yaşadığında kekelemeleri belirginleşir. Kimi zaman da şarkı söylerken, fısıltıyla konuşurken kekelemezler.
 Aile içi ve akrabalarda da çocukluk döneminde kekemeliğe rastlanmaktadır. Bu durum  kekemelikte çocuğun duygudurumuyla birlikte ailesel bir yatkınlığın da olduğunu düşündürtmektedir.

Kekeleyen Çocuğa Hangi Tutumlar Zarar Verebilir?

-Acımak, merhamet göstermek.
-Endişeli, kaygılı bakmak.
-Sabırsız ve öfkeli davranmak.
-Akıcı olmayan konuşmadan ötürü cezalandırma tehdidinde bulunmak, suçlamak.
-Hırpalamak, hor görmek.
-Akıcı olmayan konuşmayı kesmesini söylemek.
-Durup tekrar başlamasını söylemek.
-‘Heyecanlanma, sakin ol’ şeklinde uyarılarda bulunmak.

Kekeleyen Çocuğunuza Uygun Tepkiler Neler Olabilir?

-Sabırla onu dinleyin, konuşmasını olay yapmayın.
-Kelimeleri çıkarmakta zorlandığı, takıldığı zamanlarda ‘bu kelime uğraştırdı seni’, ‘bazen zor oluyor değil mi?’ gibi sözler söyleyerek onun konuşmakta zorlandığını ve çabasını fark ettiğinizi ifade edin.
-Yaşadığı konuşma güçlüğü hakkındaki duygularını onunla konuşmaktan çekinmeyin. Çocuğunuz veya siz bu konuyla ilgili konuşabilirsiniz.

Ne zaman Bir Uzman Yardımı Almalıyım?

-Çocuğunuzun gelişim döneminde ortaya çıkan kekemelikle ilgili endişeleriniz olduğu vakit aile hekiminize danışabilirsiniz. Aile hekiminiz başka bir uzmana yönlendirebilir veya çocuğun gelişimini takip edebilir.
Bir çok durumda kekemelikle ilgili çocuk ve ailenin net bir şekilde bilgilendirilmesi ve düzenli takibi tedavi olarak yeterlidir.
Kekemeliğin net bir tedavisi yoktur. Kekemeliğin tedavisinde kullanılan bir ilaç yoktur.
Ciddi kekemeliği olan çocuklarda erken tanı ve erken müdahale oldukça önemlidir. Konuşma eğitimi, özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarında aile ve çocukla birlikte yapılan dil terapistlerinin verdiği konuşma terapisi şeklinde verilmektedir. Çocuğun kekemeliği ve konuşma terapisi gerekliliği çocuk psikiyatrisi uzmanı tarafından değerlendirilir. Ergenlik ve erişkinlikte olan kekemelikte konuşma terapisi önerildiği halde erken çocukluk çağı dönemindeki kekemelikte şu durumlarda konuşma terapisi önerilir:
- Kekemeliğin sıklığı ve şiddetinin giderek artması.
- Kekemeliğe yüz ve vücut hareketlerinin eklenmesi.
-        Konuşmakta zorlanıyor ve gerginleşiyorsa.
-       Konuşması gereken durumlardan kaçınıyorsa.
-       Konuşurken gittikçe ses tonu artıyorsa.
-     6 yaşını doldurmasına rağmen hala kekemeliği devam ediyorsa.

Kafa travması,beyin kanaması, beyin cerrahi operasyonu sonrası başlayan kekemelikte de fizik tedavi, konuşma terapisi önerilir ve çeşitli ilaçlar kullanılabilir.

Kekemeliği Olan Çocuğunuza Nasıl Yardımcı Olabilirsiniz?

Ebeveyn ve ailenin diğer bireyleri kekemeliği olan çocuğunuza yardımcı olabilecek bir sürü şey yapabilirsiniz. Bunlar;
--Çocuğun kendini daha doğal ifade edebileceği eğlenceli, rahat ortamlar yaratmak.
--Konuşmasını bölmeden, müdahale etmeden göz kontağı kurarak dinlemek.
--Onunla konuşurken sakin ve yavaş konuşun. Kısa ve basit cümleler kullanın.
--Çocuğunuzla düzenli sessiz birlikte vakit geçirmek. Sizinle eğlenmesi kendine güvenini artırır.
--Çocuğunuzu ne olursa olsun kabul etttiğinizi anlamasını sağlamak.

Ne Zaman Çocuk Psikiyatrisi Yardımı Gerekir?

-Kekeleyen çocuğunuz konuşma sıkıntısı yüzünden sık sık ağlama, öfkelenme nöbeti geçiriyorsa
-Kekelediği için okula gitmek istemiyor, okulda arkadaşlarına katılmak istemiyor veya sınıfta derse katılmaktan kaçınıyorsa
-İçine kapanıklılık oluşmuşsa
-Aile çocuğunun kekeleyeceği korkusuyla kekemeliğinin arttığını gözlemliyorsa çocuk psikiyatrisi yardımı gereklidir.

Çocuk psikiyatrisi ile yapılan görüşmelerde, çocuk ve ailenin kekemelikle ilgili bilgileri, düşünceleri ve duyguları anlaşılır. Çarpık düşünce ve bununla birlikte artmış kaygı ve özgüven düşüklüğü gibi durumlar çocuk ve aileye bilişsel davranışçı terapi yardımıyla azaltılabilir.

 Birlikte olan sosyal kaygı ve depresyon varlığı incelenir, bu tür durumlarda ilaç tedavisi gerekebilir. Role-playing dediğimiz rol modelleme ve oyun odaklı aktiviteler kekemeliğinin daha fazla olduğu durumlarda neler yapabileceğini öğrenmesini sağlayabilir. Terapist çocuğun farklı kişilerle farklı ortamlarda örneğin sınıfta bir konuşma yapması, telefonda konuşma veya derste sesli bir şekilde okuma yapma gibi çeşitli ödevler vererek yaşadığı tecrübe ve kekemeliğin derecesi değerlendirilebilir.

                                                        Dr. Selcen ESENYEL
                                                        Çocuk Ve Ergen Psikiyatristi
                                                        Derince Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

19 Ekim 2015 Pazartesi

Çocukluk Çağı tik bozuklukları

Tik Nedir?

Normal davranışı andıran, ani ve tekrarlayıcı ortaya çıkan bazı hareket, jest ve mimiklere tik adı verilir. Bazı takıntılarımıza yanlış olarak 'tik' adını versek de, gerçek tik tanımı farklıdır. En çok göz kırpma tikini bilsek de, tikler çok çeşitlidir ve 'tik bozuklukları' adı altında toplanırlar.
 Bu hareketlerin ertelenmesi veya baskılanması geçici bir süre mümkündür, inadına yapılan davranışlar değildir, kişinin iradesi dışında bir grup kasın kendiliğinden kasılması sonucu oluşur.
Sıklıkları ve şiddeti değişkenlik göstermekle birlikte artıp azalan bir seyir izler. Tikler başlangıçta gelip geçici bir nitelikte fakat sonuçta sürekli hale gelip birey ve ailesini olumsuz etkileyebilmektedir.

Tik Çeşitleri

Motor (hareket) tikler (1-2 saniyeden kısa );
   --göz kırpma, burun kıvırma, dudak yalama 
   --yüz buruşturma, kafa sallama, omuz silkme
   --parmak tıklatma, vurma, ayak salllama, vurma gibi basit tikler şeklinde olabilir.

Kompleks(Karmaşık) motor tikler ( daha uzun süreli);
   -el ve yüzün birlikte anlamlı hareketleri
   -şaşırmış ve anlamamış gibi bakma
   -eşyalara ve insanlara dokunma 
   -parmaklarıyla sayma hareketi yapma 
   -çömelme, eğilme şeklinde olabilir.

 Basit ses tikleri ( vokal tikler)
   --Öksürme, burun çekme
   --boğaz temizleme, ıslık çalma
   -garip sesler çıkarma şeklinde sesli olabilir.

Karmaşık ses tikleri
-heceler veya kelimeler söyleme
-karşındaki kişinin sözlerini tekrarlama
-küfür etme şeklinde olabilir.

Bu hareketler tek başına olabildiği gibi, birlikte de görülebilirler. Hareket ve vokal tiklerle birlikte obsesif kompulsif bozukluk dediğimiz durumun birlikte olduğu kronik tik bozukluğuna 'Tourette Sendromu' diyoruz.

Sıklığı ve Seyri

Tikler en çok çocukluk döneminde görüldüğü halde her yaşta ortaya çıkabilmektedir. Çocukluk çağı tikleri en sık 7-11 yaşları arasında görülüp ergenlikten sonra 19 yaşlarından sonra sıklığı belirgin derecede azalır. Tiklerin toplumda görülme oranı % 1-2 olup, erkeklerde kızlardan daha sık görülmektedir. 
Tikler, toplumun her sosyoekonomik kesiminde görülebilen, aile bireylerinden birinde varsa kişide görülme olasılığı artan bir durumdur. Genetik geçişi olan bir hastalıktır. 
Geçici tik bozukluğu dediğimiz 3-8 yaşlarında ortaya çıkan en fazla 3-4 ay süren tikler kendiliğinden geçer. 
 Çocukluk çağı tik bozukluğu olarak 5-11 yaşları arasında başlayan tikler ise ergenliğe kadar değişik şiddet ve sıklıkta devam ederek yine kendiliğinden azalır ve kaybolur. 
Kronik tik bozuklukları ise 1 yıldan uzun süren hem çocuklarda hem de erişkinlerde görülebilen bir bozukluktur.

Tikler, Göz veya üst solunum yolları enfeksiyonları veya çeşitli viral enfeksiyonlar sonrasında başlayabilir ama başlangıcını çoğu zaman çocuk ve aile fark etmeyebilir.  Hareketin öncesinde kişi iç gerginlik şeklinde bir dürtü hissedebilir. Bu dürtüler genellikle rahatsız edici olarak ifade edilir, kişi tikten sonra belirgin bir rahatlama duyar. Zaman içinde artıp azalması tipiktir. Yani 2-3 hafta tikler kendiliğinden kaybolurken tekrar başlama şeklinde dalgalı bir seyir izler. Tiklerin şiddeti de gün içinde ve zaman içinde artıp azalabilir. Tikler uykuda belirgin olarak azalır; stres, heyecan, yorgunluk ve hastalık ile artabilir.

Birlikte Olduğu Durumlar ve Tanı Koyma

Tikleri olan çocuklarda en sık birlikte olan psikiyatrik hastalık obsesif kompulsif bozukluktur. Diğer birlikte olan hastalıklar dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, özgül öğrenme güçlüğü, zeka geriliği, kekemelik ve diğer konuşma bozuklukları, madde kullanımı ve obezitedir.
Kullanılan bazı ilaçlar tiklerin sıklığını ve şiddetini artırabilir. Örneğin dikkat eksikliğinde kullanılan uyarıcı grup dediğimiz ilaçlarla tikler artabilir.
Tikler bazı diğer norolojik hareket bozuklukları ile ayırt edilir. Genelde tanı, durumun öyküsü, aile geçmişi, gözlem ve klinik değerlendirme sonucu konur. Atipik vakalar dışında beyin görüntüleme yöntemlerinin, EEG ve laboratuvar testlerinin anlamı yoktur.

Tedavi

Tiklerin esas tedavisi çocuk ve ailenin tik bozukluğu ile ilgili eğitimidir. Ev ve okulda çocuğun psikososyal desteği önemlidir. Kronik ailesel geçişli tik bozukluğu vakalarında ilaç tedavisi başlanır. İlaç tedavisi uzun sürelidir ve tedavinin sürekliliği önemlidir. Kullanılan psikofarmakolojik ilaçlardan 6-8 hafta içinde fayda görülmesi beklenir. Fayda sağlanmadığı görüldüğünde başka tür ilaç başlanır. İlaç tedavisi uzun süreli devam edilir. 

Tik Bozukluğu Olan Ailelere Öneriler

Tik bozukluğu çocuğun okul ve sosyal hayatını etkileyen bir durum olabilir. Bu durumun önlenmesi, çocuk ve ailenin tiklerle ilgili bilgilerine bağlıdır. Bunun aksine çocuk ailesi veya etrafındaki büyükler tarafından ne kadar uyarılırsa tik davranışı da devam etmektedir. Bu yüzden tik bozukluğu olan çocuklar bu davranışları için asla uyarılmamalıdır. Bu davranışının kabul edilerek hayatına devam etmesi özgüvenini devam ettirir. 
                                   Dr. Selcen ESENYEL
                                   Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi

15 Eylül 2015 Salı

Alt ıslatma- enurezis


     Alt ıslatma ülkemizde çocuk ruh sağlığı birimlerine en sık başvuru nedenleri arasındadır. 5 yaşındaki çocukların yaklaşık % 15’inde alt ıslatma görülmektedir. Ülkemizde yapılan çalışmalarda da her 100 çocuktan 22’si altını ıslatmaktadır. Ergenlik çağında bu oran %3’e düşmektedir. Ailecek yaşanan bu durum, çocukta kendilik algısını negatif etkilemekte, bilinçsiz aile yaklaşımları ile daha da içinden çıkılmaz bir hal almaktadır.

  Bu çocuklar aile ve sosyal çevre içinde güvensiz, okul ortamında içine kapanık ve çoğu zaman vasat başarı düzeyinde, gezi, kamp aile ziyaretleri gibi etkinliklerde isteksizlik gibi sorunlar yaşamaktadırlar. Bu sorunlarla birlikte polikliniklere başvuran hasta ve aileleri çoğu zaman altta yatan tıbbi bir neden olmadıklarını doktorları söylediklerinde artık yapacak bir şey kalmadığını düşünerek sorunu çözmekten vazgeçerler.

--Peki çocuklarda hangi alt ıslatma tedavi gerekir veya arada bir olan altına kaçırmalardan ayırt edilir?

Alt Islatma( Enurezis) Nedir?

Alt Islatma ya da tıbbi olarak enurezis terimi, çocuklarda en az 5 yaştan sonra yineleyici istemsiz ya da amaçlı olarak gündüz ve/veya gece yatağına ya da giysilere idrar kaçırması olarak tanımlanabilir.
Enurezis tanısı konması için, en az ardışık üç ay, haftada iki kez ortaya çıkan bir sıklıkta olması ya da klinik açıdan belirgin bir sıkıntı doğurması, gerek toplum içinde gerekse diğer işlevsellik alanlarında bozulmalara yol açması öngörülmektedir.
Bu durum bir ilaç (örneğin diüretikler) ya da madde kullanımına bağlı olarak gelişmemelidir. Gene bu durum bir tıbbi duruma ( Diabetes Mellitus, spina bifida, nöbetli hastalıklar) bağlı olarak ortaya çıkmamalıdır.

Enurezis 3 tipe ayrılır:
1)      Sadece gece( nokturnal)-çoğu
2)      Sadece gündüz (diurnal)-%5’i
3)      Hem gündüz hem gece (mikst tip)

 Enurezis başlangıç ve gidiş özelliklerine göre de kendi içinde primer ve sekonder diye iki gruba ayrılır. Primerde; idrar kaçırmalar bebeklik döneminden beri kesintisiz olarak sürmektedir. Sekonderde ise en az bir yıllık idrar kontrolünden sonra başlaması söz konusudur. Yani çocuk tuvalet eğitimini gece ve gündüz tamamladıktan en az 1 yıl sonra tekrar altına kaçırmaları başlar. Aile içindeki olumsuz olaylar, ayrılık, okul başarısızlığı gibi psikososyal nedenlere bağlı alt ıslatmalar sekonder tipine örnektir.

-Alt ıslatma, en sık 5-8 yaşlarında görülmekte,  kendi kendine de düzelebilmekte, sıklığı yaş ilerledikçe azalmakta, erişkin yaşlarda %1 oranında devam etmektedir. Erkeklerde kız çocuklardan daha fazla görülür ergenlikte eşitlenir.

Nedenleri

1) Genetik ve ailesel geçiş

-Alt ıslatmada genetik ve ailesel geçiş yaygındır. Alt ıslatan çocukların % 70-75’inin 1. Derece akrabalarında alt ıslatma hikayesi vardır. Türkiye’de de alt ıslatanlar için bu tipik bir özelliktir ve bir araştırmada bu oran % 76 bulunmuştur.
-Anne-babada geçmişte alt ıslatma öyküsü varsa ailelerin, çocuklardaki alt ıslatmayı fazla önemsemediği, geçmişte kendilerinde veya diğer çocuklarda olduğu gibi kendiliğinden geçmesini bekledikleri, bu sebeple başvuru yaşının geciktiği görülmüştür.
-Alt ıslatan çocuklarda işlevsel idrar torbası kapasitesinin daha düşük kapasitede olması,  idrar torbasının çıkışındaki kas sistemindeki gelişmenin gecikmesi, uyku kaynaklı problemler (uykusunun ağır olması gibi) fizyolojik nedenlerdir.

2) Organik patolojiler

-Aşırı aktif idrar torbası, idrar yolu enfeksiyonu, sistit, şeker hastalığı, Diabetes insipitus
**Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonda böbreklere geri kaçış diye kabaca söyleyeceğimiz  Vezikoüreteral reflü akılda tutulmalı ve buna yönelik urodinamik tetkikler planlanmalıdır.
- geniz eti, iri bademcik, kansızlık , uyku apnesi,

3) Gelişimsel gecikme

Motor mental geriliği olan çocuklarda doğal olarak tuvalet eğitimi gecikebilir ve eğitimi daha uzun sürebilir. Gece altını ıslatma geriliğin derecesine göre devam etmektedir.

4) Psikososyal nedenler

-Tuvalet eğitiminin yanlış zamanda verilmesi
-Zorlu hayat şartları: Aileden ayrılma, anne babadan birinin ölmesi, bir kardeşin doğumu, yeni bir eve taşınma, aile geçimsizliği, çocuğa kötü muamele, hastaneye yatma veya cerrahi müdaheleler çocuklarda alt ıslatmaya neden olabilir.
-Enurezisle birlikte olan psikiyatrik bozukluklar: dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü, çekingenlik gibi.

Tedavi

-Varsa tıbbi durumun tanısı ve tedavisi. Öncelikle çocuk doktoru ve altta yatan kronik başka bir hastalık bununla  ilgili çocuk cerrahisi, nefroloji gibi bölümlere tanı ve tedavi amaçlı gidilmesi önerilir.
Tam idrar tahlili, Üriner Sistem Ultrasonu, urodinami, idrar kültürü gibi tetkikler gerekli olabilir.
Alt ıslatmanın en sık nedenlerinden biri idrar yolu enfeksiyonu olduğu için idrar yolu enfeksiyonunu yönünden incelemek gerekir. Aile hekimi veya çocuk doktorunuz ailelere çocuklarına bol su içirtmesi, günlük çamaşır değiştirtmesi, sıkı kıyafetler giydirmemesi, çocuklarına verdikleri tuvalet eğitimi hakkında önerilerde bulunur.
-Tedavinin ilk ve en önemli adımı; çocuğun tedaviye motive edilmesidir. Çocukla güvenilir ve kabullenici tuutmda bir ilişki kurulması, ailenin anlayış ve desteğinin sağlanması, problemin çözüleceğine dair güven verilmesi ve suçluluk duygusunun giderilmesi çok önemlidir.
-Tedavi aşamasında çocuğun altı kesinlikle bezlenmemelidir.
-Daha sonra dikkat edilecek önerilerle birlikte takvim yöntemi planlanır.
-- Gece yatmadan 1 saat önce su ve sulu yiyecekler, çay, kola, kahve kısıtlanması,
-- gece yatmadan önce mutlaka tuvalete gitmesi
--Yattıktan 1 saat sonra uyandırmalı
İlaç tedavisi takvim yöntemine ek olarak başlanabilir. Kullanım süresi ve dozu hastaya bağlı değişmekle birlikte %60-70 e varan başarı elde ediliyor. Ek takvim yöntemi ile tedavi başarısı % 80-90 a çıkmaktadır. 

Diğer yöntemler
--Alarm cihazı-derin uykusu olanlarda, gece uyanarak tuvalete gitmesini kazandırmak amacıyla yapılır.
--Akupunktur tedavisi

Tuvalet Eğitimi
2 yaşından sonra çocuğa tuvalet eğitimini kazandırabilirsiniz. Bu dönem aslında çocuğun özerklik dönemidir. Etrafındaki herşeyi merak etme tehlikenin farkında olmadan herşeyi öğrenme isteğiyle ve annenin tehlikeden koruma içgüdüsüyle çocuğu  durdurduğu ,sınırlamaya çalışma dönemine rast gelir. Bu çatışma kendini beslenme ve uyku alanları ve tabii tuvalet eğitimi dönemine de yansır. Bu yüzden tuvalet eğitiminde aşağıda sıralayacağımız tutum şekillerinde çocuğa tuvaletini söyleme alışkanlığı kazandırılır:
-Tuvalet eğitimi verirken ne çok gevşek ne de sıkı bir tutum işe yarar.
-Sabırlı, ufak problemleri kaygıyla tepki vermeyen, eğitimi oyunla veren kararlı bir anne baba olun.
Çocuğun çiş ya da kakasının gelmiş olabileceği varsayıldığı saatlerde tuvalete götürün, bu işlemi uygun ve belli aralıklarla yineleyin.
Haber verdiğinde ödüllendirin.
Tuvalet eğitimine 18-24 ayları arasında başlanabilir, bazı çocuklarda 30 aya kadar beklemek gerekebilir. Çocuğun tuvaletini söyleyip söylemeyeceğini en iyi anne ayırt edebilir. Çocuğunuz tuvaleti geldiğinde davranışlarını değiştiriyor, arkalara saklanıyor, tuvaletinin geldiğini hissediyorsa tuvalet eğitimi verilebilir demektir. Gelişim geriliği olan çocuklarda tuvalet eğitimi geç yaşlara sarkabilir. Gerilikle takip edilen çocuğu olan aileler de bu konuda sabırsız davranmamalıdır.


                                      Dr. Selcen ESENYEL
                                     Derince Eğitim ve Araştırma Hastanesi

30 Ağustos 2015 Pazar

Çocuk ve Oyun


                                                   Oyun Nedir?


Oyun karmaşık bir insan davranışıdır. Dinamik bir süreçtir, ilgi ve eğlenceyi içerir. Spontan olarak kendiliğinden başlar, belli bir amacı yoktur, oyuna tam konsantre olur, çocuğa mutluluk ve haz verir.
 Oyun çocuğu yetişkin hayata hazırlayan en etkin yoldur. Oyun sürecinde, içinde çeşitli davranışların motivasyonların, fırsatların, alıştırmaların, uygulamaların, becerilerin ve kavrayışların olduğunu biliyoruz.Yetişkinlerin gözüyle oyun çocuğun eğlenmesi, oyalanması başlarından savmak için bir uğraş olarak görürler, oysa oyun çocuk için ciddi bir iştir.

Oyun, çocukların tüm alanlardaki gelişimlerine katkı getirir; zihinsel, duygusal fiziksel ve psikomotor (bedensel) gelişimlerini, sosyal ve dil gelişimleri üzerine etkilidir. 


   Oyunun İşlevi
Oyunun pek çok işlevi bulunmaktadır. Oyun, çocuğun hayattaki en önemli işidir. Oyun yoluyla hayatta kalma becerilerini öğrenir ve içine doğduğu karmaşık dünyaya ilişkin bir düzen arar ve bulur. Oyun yoluyla bedenini kontrol etmeyi öğrenir. Beyni, gözleri, elleri, ayakları arasında uyumu ve dengeyi sağlamayı öğrenir.

Oyun yoluyla çevresindeki somut dünyayı araştırır, keşfeder, buna ilişkin bilgiler toplar ve düşünmeyi öğrenir; yine oyun yoluyla duygusal sorunlarını dışa vurur ve ilkel duygularını kontrol etmeyi öğrenir. insanlarla daha duyarlı ve sağlıklı ilişkiler kurmayı öğrenir. Oyun yoluyla sosyal bir varlık olmayı ve kendi toplumu  içinde yer almayı öğrenir. Oyun, çocuğun kendini iyi hissetmesini sağlar ve yaşamı dolu yaşaması için kendi tecrübeleri edinmesini sağlar.

Çocuk, oyunu isteyerek sürdürdüğü için dikkatini yoğunlaştırmayı ve yaptığı işte sebat etmeyi, kararlılıkla işini sürdürmeyi öğrenir

Oyun oynarken çocuklar temsili anlamda rol yaparlar. Eğitimcilere göre insan olmanın en büyük özelliklerinden birisi rol yapabilmektir. Rol yapabilmek, “bir nesneyi ya da bir insanı başka bir şeyin ya da kişinin yerine koyabilmek” anlamına gelir. Çocukların oyunları arasında yer alan hayalî oyunlarda çocuklar bu fırsatı bulur. Hayalî oyunlarda çocuklar örneğin; anne olur, baba olur ya da polis olur.
Birlikte oyun oynarken çocuklar birbirleri ile iletişim içindedirler. Oyunda, konuşma dilini aktif, işlevsel olarak kullanırlar. Hayali oyunda sembolizasyon yeteneği gelişen çocuğun dil gelişiminde de olumlu etkileri görülür.

Oyun oynarken çocuklar fiziksel güç ile şiddet kullanmanın ne demek olduğunu, savaşın ne demek olduğunu, şefkat duygusunu, bir başkasını incitmemek, adil olmak ve hakkı öğrenir.
 Oyun, çocukların ruh sağlığına da katkı sağlar; duygularıyla barışmada ve kişiler arası ilişkilerinde uyumlu olmalarına ve iletişim kurmalarına yardımcı olur. Gerçek yaşamda kendisini rahatsız eden durumları ve duygularını oyunda ifade edebilir veya sembolik olarak oyununa yansıtabilir. Çocuklarla çalışan uzmanlar oyun terapisini çocukların  problemlerini dışavurum ve tedavisinde aktif olarak kullanmaktadır.


Serbest Akışlı Oyun
Fikirler, düşünceler ve ilişkiler içinde oyuna kendini kaybedercesine verir. Serbest akışlı oyun içinde çocuk özgün bir düşünür olur; hayal etme anlamında düşsel yaratıcılık ve pratik alana aktarmaktaki mucit yaratıcılık yeteneklerini kullanır. Çocuk birinci elden deneyim elde eder.  Çocukların olayları doğrudan yaşayarak edindikleri izlenimler yoluyla kavram geliştirmelerine ve bu kavramları netleştirebilmelerine olanak veren deneyimler, yaşam tecrübeleridir.


Serbest Akışlı Oyunun Önemi ve Yararları
Serbest akışlı oyunun önemi ve yararları şöyle özetlenebilir:

• Aktif bir süreç olduğu için ve hedef olmadığı için önemlidir.

• İçsel motivasyon olduğu için önemlidir.

• Kurallara, baskıya, amaçlara, verilen ödev ya da görevlere veya kesin bir

yönlendirmeye uyulmasını talep eden dışardan bir baskı kaynağı olmadığı

için önemlidir.

• “Böyle yapsak ... nasıl olur?” gibi ya da “... olsa.” ve “ -mış gibi yapalım.” gibi

olası ve alternatif dünyalara ilişkin farz etmeleri, hayalî düşünceyi içeren bir yapısı vardır ve bu nedenle de oyunu oynayanları en üst düzeydeki işlevlerine yükseltir. Bu işlevlerin hayalî düşünce, yaratıcı düşünce, orijinallik ve yaratıcı buluş olduğu belirtilmektedir.

• Nesnelerin, olayların üzerinde düşünmeyi, bildiklerimiz üzerinde düşünmeyi

ve bildiklerimizin farkında olmayı içerir ki bunları fark etmeyi, neyi bildiğimiz bilmeyi içerdiği için önemlidir.

 Birinci elden deneyimleri aktif bir biçimde kullandığı için önemlidir.

• Oyun süreklilik gösterir ve tam anlamıyla oyun kendi akışı içinde iken, gerçek

yaşamlarımızda yapabileceklerimizi önceden işlememize yardımcı olduğu için önemlidir.

      

  Oyun Gelişimi
0-12 Ay Dönemin Oyun Gelişimi

Yaşamın ilk yılında görülen oyun türü çevreyi keşfetme, davranışları tekrarlama ve kendi başardıklarından mutluluk duyma şeklindedir. Doğumdan bir ay sonra bebeğin çevresini araştırmaya başlamasıyla oyun davranışlarının temeli atılır.

Bebek 6 aylık olduğunda, el ve göz koordinasyonu güçlendiğinde hareketlerini

kontrol edebilir ve kolunun uzandığı nesneleri alıp tutabilir. Bebek 7 aylıkken tanıdık kişileri yabancılardan ayırt edebilir. 8-9 aylıkken yerde düzgün bir şekilde oturup sağındaki, solundaki ve etrafındaki oyuncaklarına devrilmeden erişebilir. Emeklemeye ve gözüne çarpan nesnelere ulaşmaya çalışır.

Bebek 10 aylıkken istemli olarak mama sandalyesinden kaşık, bardak, oyuncak ve her türlü nesneyi aşağıya atar. Neler olabileceği merakı onu bu davranışlara iter. Elindeki kaşığı farklı yüzeylere vurup çıkardığı sese tepkiler göstererek eğlenir.

Burada yeni şeyleri keşfetme, ilişkilendirme ve eğlenme söz konusudur.

Bebek 11 aylıkken ayağa kalkıp, yetişkinin desteği ile bir iki adım atabilir. Bu evrede bebeğin dikkati çevresindeki nesnelere yöneliktir. Arada sırada, az da olsa davranışlarında görülen taklit unsurları kısa süreli belleğinin gelişmekte olduğunu göstermektedir. Bebekler, 12. ayda eşyalara tutunarak kendi başlarına yürüyebilirler, koltukların üzerine çıkıp oturabilirler, çekmeceleri açıp karıştırabilirler ve dolapların kapağını açabilirler. Yine bu evrede nesnelerin adlarını bilmemekle beraber ne işe yaradıklarını bildiklerini gösterebilirler. Örneğin; tarağı saçına sürüp taramaya çalışmak, boş bardağı ağzına götürüp içer gibi yapmak.

Bebek 12-13 aylıktan itibaren yürüme aşamasına gelmiştir. Bu dönem oldukça enerji dolu, hareketli bir süreci kapsar. Artık çocuk çevresiyle yetinmeyip eline alabileceği birden fazla oyuncağa ihtiyaç duymaya başlar. Bunları amaçlarına uygun olarak kullanmaya başlar. Örneğin; oyuncak telefon, tarak, fırça gibi. Blokları,küpleri bir kutudan diğerine boşaltmak yerine artık onları başka nesnelerin yerine kullanmaya başlar. Örneğin; sandalye, masa gibi. Bu duruma nesnelerin temsili kullanımı denir. Bu davranışlar bilişsel gelişimin önemli bir evresi olan hayali oyun veya başka bir deyişle “öyleymiş gibi” oyunun başlangıcını göstermektedir.


1-2 Yaş Döneminde Oyun Gelişimi
Birinci yılın sonunda bebek, oyuncaklarını ele almada daha beceriklidir. Farklı seslerden, renklerden, görüntülerden hoşlanır. Eline geçirdiği kağıtları  yırtabilir. Oturup kalkma, yürüme becerileri geliştiği için tekerlekli oyuncaklarını itip çekebilir, elleriyle arabaları bir yüzeyde sürebilir. Oyuncaklarını bir yerden başka bir yere taşıyabilir.

Bebek 18 aylıkken elindeki tarakla bebeğinin saçını taramaya başlar. Yere çömelip kitap sayfaları karıştırır. İnşa blokları, basit bulmacalar, yumuşak hayvan oyuncaklarla uzun süre oynayabilir. Üç küpü üst üste koyarken 2 yaş civarında bu altı veya daha fazla sayılara çıkabilir. Kil, hamur, su, kumla oynamaktan zevk alır.

Boya fırçasını tutuşu el göz koordinasyonunun gelişmesine bağlıdır. Fırça veya kalemi orta yerinden avuç içine alıp gelişi güzel çizgiler çizebilir. İki elini de aynı şekilde kullanabilir, bazen tek bir el tercih edilebilir.

İki yaşından sonra “öyleymiş gibi” oyunlar için çevresinde bulduklarını kullanır.


2-3 Yaş Döneminde Oyun Gelişimi
Bu yaşlarda topla oynamaya, büyük birimlerle inşa oyunlarına, eşleştirme ve gruplama oyunlarına, oyuncakları sıraya dizmeye, itip çekmeye, kum ve su oyunlarına, basit bilgisayar oyunlarına, müzik aletleri çalmaya ve resimli kitaplara ilgi duyarlar.

İki yaşından itibaren çocuğun büyük ve küçük kas hareketlerinde becerisi artmıştır. Taşıma, kaldırma, tırmanma, atlama, koşma, zıplama gibi hareketler ortaya çıkar. Üç tekerlekli bisiklete binme, ayakları yardımıyla pedal çevirme, direksiyon kullanıp köşeleri dönme becerisi gelişir. Topa ayağıyla vurmaya çalışır, topu atabilir fakat yakalamakta başarılı olamaz. İnşa oyunlarında da gelişme görülür. 2 yaşında 6 blokla oynarken, 3 yaşında 9-10 blok kullanabilir.

Bu aşamada oyun, “yalnız” oyunla “başkalarını seyretmek” arasında bir özellik

taşır. Çocuğun benmerkeziyetçi oluşu, neyin “ben” neyin “ben olmadığı” arasındaki farkı kavrayamadığından oyuncak ve yetişkinlerin ilgisini paylaşmada güçlük görülür. Bu yaşlarda çocuk, yanındaki bir başkasının onun ne gördüğünü, hissettiğini, ihtiyaç ve niyetlerini aynen bileceğini düşünür.


3-4 Yaş Döneminde Oyun Gelişimi
Üç yaşından sonra çocuklar okul ortamında, küçük grup içinde diğer çocuklarla

etkileşime girerler. Bu yıl içinde sosyalleşme ve arkadaş edinme eğilimi başlar. Büyüklerin sürekli yanlarında bulunmaları isteği azalır, onların sadece ihtiyaçları olduğunda yanlarında olacaklarını bilmeleri önemlidir. Bu aşamada çocuklar, açık havada oynamayı, inşa oyunlarını, kapalı mekanda masa üstünde veya yerde oynamayı, sosyodramatik oyunları tercih ederler.


4-5 Yaş Döneminde Oyun Gelişimi

Bu yaşlardan itibaren çocuğun günlük yaşam davranışlarında becerisi artar. Bununla birlikte etrafındakilerle iletişiminde ilerleme kaydeder. Çok ayrıntılı hayali oyunların yanı sıra gelişmiş açık hava oyunlarına da ilgi duyar. Bu yaşlarda kurallı takım oyunları görülür. Bazı sporları, el becerisi gerektiren etkinlikleri, yaratıcı oyunları, sanatsal çalışmaları tercih etme yatkınlığı görülebilir. Bu dönemde kız ve erkek çocukların her türlü etkinliklerde yer almaları kendi potansiyellerini ortaya koyma bakımından çok önemlidir. Çocukları cinsiyetlerine göre oyunlara ve etkinliklere yönlendirmek, onların birçok alanda gelişmelerini engeller.

Sosyodramatik oyunlar oldukça ayrıntılı bir şekilde planlanır, roller gerçeğe uygun şekilde ele alınır ve önceden karar verilen senaryoya uygun olarak oynanır. Oyunda çocukların birbirlerine duyarlı olup, yardım etmeleri onların benmerkezcilikten uzaklaştıklarını göstermektedir. Genellikle kendinden küçük çocuklara rehberlik yapmayı severler.


5-12 Yaş Döneminde Oyun Gelişimi
5-12 yaş grubunda okulun başlamasıyla sosyal kuralların benimsenmesi ile birlikte akranlarla oynanan kurallı ve rekabet içeren oyunlar artar. Spor, açık hava oyunları, dans gibi aktiviteler hem kendini sosyal ortamda kabul ettirme hem de ilgi alanlarını belirlemede oldukça önemlidir.

Bu dönemde derslerin artması ile çocukların oyun oynanması ketlenmekte veya çocuklar arkadaşlarıyla görüşemedikleri veya toplu oyunlara katılmadıkları için bilgisayar oyunlarına ilgiler artar.

Bilgisayar ve tablet oyunlarını oynamasına dikkatle birlikte karar verilmeli ve zamanının çoğunu almasına engel olunmalıdır. Ancak günümüz koşullarında bilgisayar oyunlarından tamamen uzak tutmak uygun olmayabilir.

Çocuklar Oyun Oynarken Onları Nasıl Destekleyelim?

*Çocuğun oynayabileceği güvenli bir ortam hazırlayın.

*Çocuğa oyun oynarken rahat giyebileceği kıyafetler giydirin.

*Her gün düzenli olarak en az 15-20 dakika onunla oyun oynamaya vakit ayırın. Oyunda müdahele etmeyin.

*Yumuşak ses tonuyla konuşun.

*Olumlu mesaj veren oyunlar oynayın.

*Hayal gücünü ve yaratıcılığını zenginleştiren oyunları teşvik edin.

*Çocuğun yaptıklarını görerek bunlarla ilgilendiğinizi belli edin.

*Gülümseyerek ve göz teması kurarak oyun oynayın ve siz de zevk alın!

*Çocuğu oyun sürecinden birden koparmamak gerekir. Ne kadar oynayacağına oyuna oturmadan önce karar verin.

**Anne ve babanın sevgi dolu, sıcak yaklaşımıyla, sık sık birlikte oynanılan, ilgilenilen çocuklar daha iyi gelişir ve beceriler kazanır.

*Olumlu mesaj veren oyunlar oynayın.

*Hayal gücünü ve yaratıcılığını zenginleştiren oyunları teşvik edin.

*Çocuğun yaptıklarını görerek bunlarla ilgilendiğinizi belli edin.

*Gülümseyerek ve göz teması kurarak oyun oynayın ve siz de zevk alın!

*Çocuğu oyun sürecinden birden koparmamak gerekir. Ne kadar oynayacağına oyuna oturmadan önce karar verin.
**Anne ve babanın sevgi dolu, sıcak yaklaşımıyla, sık sık birlikte oynanılan, ilgilenilen çocuklar daha iyi gelişir ve beceriler kazanır.


                                                         Uz.Dr. Selcen ESENYEL
                                                        Çocuk ve Ergen Psikiyatristi
                                                        Derince Eğitim Ve Araştırma Hastanesi

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Çocuklarda Uyku

Uyku Nedir?

Uyku, organizmanın çevreyle iletişiminin, değişik şiddette uyaranlarla geri döndürülebilir biçimde, kısmi ve periyodik olarak kaybolması durumudur.
Bir uyku döngüsü, nonREM ve arkasından gelen REM evrelerinden oluşur. Uykunun evrelerine göre vücutta çeşitli fizyolojik değişiklikler görülür. Büyüme hormonu, prolaktin salınması, kalp hızında düşme, yutma refleksinde azalma, vücut kaslarının felç olması gibi.

Uykudaki değişiklikler ve uyku ihtiyacını yaş, cinsiyet, aydınlık-karanlık, egzersiz, hastalık, stres gibi etkenler belirler.

Yeterli Uyku Uyuduğumuzu Nasıl Anlarız?

Ancak kişi uyandığında kendisini güne hem ruhsal hem de fiziksel olarak hazır, dinlenmiş ve zinde hissediyorsa normal bir uyku süreci geçirdiği söylenebilir.


 Bir Çocuğun Ne kadar Uykuya İhtiyacı Vardır?                                                              
Bir çocuğun uyuması gereken miktar kişiye bağlı olsa da çocuğun yaşına göre yaklaşık uyku ihtiyaçlarını aşağıda belirtelim:

1-4 haftalık: Günde 15-16 saat
Yeni doğanlar günde ancak 2-4 saat arası süren aralıklarla yaklaşık olarak 15-18 saat uyurlar. Prematür bebekler daha uzun uyurken, kolikli bebekler daha az uyuyabilirler.
Yeni doğanların kendi biyolojik uyku saatleri daha oluşmadığı için, uyku düzenleri gece ve gündüz düzeni şeklinde daha oturmamıştır. Yani bir uyku paterni daha oluşmamıştır.

1-4 aylık: Günde 14-15 saat
Çocuğunuz 6 haftalıktan sonra biraz daha uyku düzeni oluşmaya başlar. En fazla 6 saate kadar uyur ve geceleri daha fazla uyumaya başlar. Gece gündüz karmaşası biter.

4-12 aylık: Günde 14-15 saat
15 saate kadar ideal olsa da, 11 aylık bir bebeğin yaklaşık 12 saat uyuduğunu görürüz. Çocuğunuzun sosyalleşmeye başlamasıyla, beyin gelişimiyle uyku düzenleri de gelişir.
6 aylıktan itibaren gündüz üç kez olan uyku düzeni ikiye iner. Sabah uykusu genellikle 9.00’da başlar ve bir saat sürer. Öğle uykuları 12 ile 2 arası yaklaşık 1-2 saat kadardır. Öğleden sonra ise 15.00-17.00 arasıdır.

1-3 yaş: Günde 12-14 saat
Çocuğunuz 18-21 aylıktan itibaren sabah ve öğleden sonra uykuları kaybolur gündüz 1 kez uyumaya başlarlar.21-36 aylığa kadar öğle uykuları 1-3 saate kadar varan uzunluklarla devam eder. Genel olarak gece yatış saatleri 19.00-21.00 arası, sabah  6.00-8.00 arası uyanırlar.

3-6 yaş: Günde 10-12 saat
3 yaşında gündüz öğle uyurken, 5 yaşında çoğu artık öğlen uyumazlar. Gündüz uykularının süresi de kısalmıştır. 3 yaşından sonra uyku problemleri oluşmaya başlayabilir.

7-12 yaş: Günde 10-11 saat
Bu yaşlarda sosyal, okul ve aile aktiviteleri nedeniyle yatağa yatma saatleri geçe kayabilir. Ortalama 9-12 saat arası değişen uyku ihtiyaçları olsa da ortalama 9 saat uyurlar.

12-18 yaş: Günde 8-9 saat
Bu dönemlerde gençlerin daha fazla uykuya ihtiyaçları olduğunu fark etseler de düzensiz ve kalitesiz uyku uyumayı tercih ettiklerini görüyoruz.

Çocuk ve ergenlerin yeterli uykuya ihtiyacı vardır. Yetersiz uykuda onların okul performanslarını, sosyal ilişkilerini ve diğer aktivitelerini olumsuz etkileyebilir.
Yetersiz uyku;
-Kaza ve yaralanmalara
-Davranış problemlerine
-Duygusal problemlere
-Hafıza, konsantrasyon ve öğrenme problemlerine
-İmpulsivite dediğimiz düşünmeden hareket etme davranış paternine
-Performans problemlerine
-Daha yavaş reaksiyon zamanına neden olabilir.

                
Çocuğunuzun Uyku düzenini oluşturmak ve uyku kalitesini artırmak için;

-Çocuğunuzun yatış saatini belirleyin ve aynı zamanlarda yatmasını sağlayın.
-Aynı şeklinde uyanma vakitleri de belirli olsun. Hafta içi ve hafta sonu arasında uyanma saati farkı bir buçuk saati geçmeyecek şekilde uyanın.
-Yatma saatine yakın gevşetici rutin bir aktivite oluşturun; yatmadan önce ılık banyo veya birlikte masal okumak gibi.
-Çocuklarınızı yatma saatine 6 saat kala kafein ve kafeinli yiyeceklerden uzak tutun.
-Yatak odası ısısı normal ve yatak odasının karanlık olmasını sağlayın.
-Yatış zamanı evdeki gürültünün azalmasını sağlayın.
-Yatma zamanına yakın öğün yedirmeyin.
-Yatma vaktine yakın hareketli ve çocuğun bırakamayacağı oyun ve aktivitelerden uzak durun.
-Uyku zamanı evdeki televizyon, bilgisayar, cep telefonu, radyo, müzik çalarları kapatın. Yatma zamanından bir saat önce televizyon ve bilgisayar başından kalkmış olsun.
-Çocuğunuzun yorgun olduğunu gördüğünüzde kollarınızda uyuyakalmadan onu yatağına götürün. Onlarla birlikte yatmayın.

                       
                                                    Uz. Dr. Selcen ESENYEL
                                                    İzmit Seka Devlet Hastanesi
                                              


Uyurgezerlik

   Uyurgezerlik gece kişilerin uykularında kalkıp uykuda yürümeleridir. Çoğunlukla kişi derin uykudan daha hafif uykuya geçerken yani uyuduktan yaklaşık 1-2 saat sonra meydana gelir. Uyurgezer kişi yürüme esnasında size cevap vermez ve olayı hatırlamaz. Bazı olgularda anlamsız konuşmalar olabilir.

Uyurgezerlik en çok çocukluk döneminde ve en sık da 8-12 yaşları arasında görülür. Erişkin döneme doğru giderek azalır ancak erişkin dönemde de devam edebilir.
Genelde sessizce odada yürürler, bazen koşar veya kaçma girişimleri olabilir. Tipik olarak uyanıkmış gibi davranırlar, odanın içinde gözleri faltaşı gibi açık olurlar, soru sorduğunuzda cevap vermezler ve uyandırmadan tekrar yatağına götürdüğünüzde sabah olayı hatırlamazlar.
Bazı hastalarda uykuda dolaşma her gece olduğu halde bazılarında daha çok stresli günlerin ardından veya uykusuz kalındığında ortaya çıkar.


Nedenleri

Uyurgezerlik çoğunlukla ailesel geçişlidir. Eğer ailede uyurgezerlik varsa kişide uyurgezerlik olma olasılığı ailesinde olmayanlara göre 10 kat daha fazladır.
Uykusuzluk, uyku düzensizliği, stres, okul olayları gibi durumlarda uyurgezerlik sıklığı artar.



                Uyurgezerlik İçin  Öneriler

Uyurgezerliğin tedavisi başlangıçta hastayı izlemek çevrede tehlike yaratacak etkenleri uzaklaştırmak biçiminde olmalıdır. Bu amaçla pencereleri kilitlemek, odadan tehlikeli olabilecek malzemeleri çıkarmak gerekir.
Tedavinin ilk aşamasında olayın ortaya çıkışını kolaylaştıracak etkenlerle de mücadele edilmeli. Çocuk uykusuz kalmamalı, psikolojik olarak onu etkileyen olaylar varsa anlaşılmalı ve uyku döngüsü sağlanmalıdır.

Uyurgezerlik sırasında çocuk uyandırılmadan izlenmeli mümkünse zorlanmadan yatağına doğru yönlendirilmeli. 
Erişkin yaşta devam eden olgularda önlemler yetersiz kaldığında ilaç tedavisi gerekebilir. Bu amaçla 'benzodiazepin' grubu ilaçlardan veya derin yavaş uykuyu azaltıcı etkisi olan bazı depresyon ilaçlarından faydalanılabilir.


                                                             Uz.Dr. Selcen ESENYEL
                                                            İzmit Seka Devlet Hastanesi